“Kardeşlik Seferberliği”nin Öncüsü Yrd.Doç.Dr.Mahmut Karaman: Yoksulluk Kışla Başlar, Yazla Bitmez
İstanbul’da sokakta kalanlar için gece sabahlara kadar çorba dağıtan bir minibüs var, Aşhane. Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Mahmut Karaman’ın Kardeşlik Seferberliği adıyla yürüttüğü yardımlaşma faaliyetlerinden biri olan Aşhane, yaz aylarında 600 kış aylarında ise 300 kişiye sıcak çorba ikram ediyor.
Türkiye’de 30’a yakın değişik grupların “Kardeşlik Seferberliği” adı altında yürüttüğü bu yardımlaşma faaliyetinin ilk adımını atan Karaman, yoksullara ve yoksulluğa dönük bir faaliyet olmadığını belirtiyor. Hatta bunun da ötesinde toplumsal değişimi ve dönüşümü sağlama iddiasında olduklarını da ifade ediyor. Mahmut Karaman: Bize göre Türkiye’nin temel sorunu yoksulluk değil, yani ekonomik değil. Türkiye’nin temel sorunu kültüreldir, sosyolojiktir, psikolojiktir. Bu sorunları göz önüne alarak kaynağına inerek yaptığımız analizler sonucunda, varlıklı kesime yardım amacıyla ortaya bu faaliyeti başlattık.
Böyle söyleyince duyanlara ilk haliyle elbette ilginç geliyor. Sonuç olarak yoksullarla bir takım ilişkilere giriyoruz, ancak temel çıkışımız varlıklı kesime “iyilik” yapmak ve varlıklı kesimin sorunlarını çözmektir. Yoksulluğun, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartlar ve milli gelir ile alakası olduğunu belirtmek gerekir. Varlıklı kesimin yaşadığı sorunun bir yansıması yoksulluktur; diğer yansıması da bugün içinde yaşadığımız sosyolojik parçalanmadır.
“İNSAN, İYİLİK YAPMA İHTİYACI OLAN BİR VARLIKTIR”
Toplumun içinde bulunduğu sosyolojik parçalanmayı anlayabilmek için insan tanımıyla yola çıkmak gerektiğini düşünen Mahmut Karaman; insanı “iyilik yapma ihtiyacı olan” bir varlık olarak tanımlıyor. “Biyolojik varlığı tanımlaya yönelik yapılan ‘yaşa’, ‘kazan’, ‘başarılı ol’, ‘harca’, ‘keyfine bak’, ‘hedefine ulaş’ gibi tanımlar insanı tek boyutlu gördüğü için eksiktir. Örneğin bütün çocukları daha ilkokul 1.sınıfta başarıya yönelterek, ahlaktan önce başarı odaklı bir yaklaşım sergileyerek çocuklarda başarısızlık duygusundan kaynaklı bir kimlik bunalımı yaşanmasına sebep olunuyor. Zaten ahlak toplumundan başarı toplumuna geçişimiz bizi mahvetti. İnsanda başarma, sahip olma, kazanma, enaniyet hisleri var. Ama onun yanında “bir şey yapmak istiyorum” diyen binlerce insan da var. Allah’ın 99 sıfatının da insanlarda tecellisi var. Rahman ve rahim sıfatlarının da sevgi, şefkat, merhamet olarak insanda tecellisi var. İnsanın biyolojik olarak karşılanması gereken mutlak ve temel ihtiyaçları olduğu gibi aynı düzeyde psikolojik ve ruhsal düzeyde de karşılanması gereken bir takım ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçları karşıladığımız oranda ‘insan’ olabilir ve insan kalabiliriz.”
Modernleşme süreciyle birlikte bugün ben merkezli, haz merkezli, aşırı özgürlüklerin kucağında yapayalnız, kimsesiz, diyaloga girmeye cesaret edemeyen, cam fanuslar içinde bir insan tipi ortaya çıktı. “Kendini düşün, başarılı ol” , “insan insanın kurdudur”, “her koyun kendi bacağından asılır”, “sen kendi işine bak” denilerek birbirinden habersiz, asosyal bir toplum yaratıldı. Suni bir takım sosyal ayrımların da olduğunu ifade eden Karaman, siyasal bir sürtüşmeye dönüşmemiş gibi duran ve çok masum gözüken “varsıl” ve “yoksul” kesim arasındaki ayrışmaya da işaret ediyor. Kent-leşme hayatında gittikçe asosyal bir yapıya bürünen insanlar, çekinik ve korkak bir hale geldi. Teorik olarak neler yapması gerektiğine dair bilgisi var ancak teşebbüs edemiyor. Yrd.Doç.Dr.Mahmut Karaman, ihtisas gerektiren veya bireyi aşan makro sorunlarla ilgili dernek, vakıf gibi kurumların varlığını faydalı buluyor. Ancak “komşuya çorba götürme” şeklinde bir yardımlaşma ve dayanışmanın vakıflar, dernekler, kurumlar aracılığıyla değil; merkezi bir örgütlenmeye mümkün kılınacağına inanıyor. “İyilik yapma” kişinin kendi ihtiyacı olduğu için “Kardeşlik Seferberliği”nin amacı yardım edecek kişiye bunu kendi eliyle yaptırmak. İyilik yapma ihtiyacının karşılanan kişi yeniden insan kılınacak ve bu değişim toplumsal bir dönüştürmeyi de beraberinde getirecek.
Karaman, “Bugün hangi inanç–tan, ideolojiden, dinden ve siyasi görüşten olursa olsun herkes iyilikten bahsediyor ancak kendisinden yardım isteyen birini ya başından savıyor veya belediye, vakıf, derneklere yönlendiriyor. Biz, ‘Kardeşlik Seferberliği’ projemiz ile bireyde duygusal dünyası ile davranışları arasında bir ilişki kurmayı ve bütünlüğü sağlamayı hedefliyoruz. Bireyi inşa edip tedavi ederek toplumu iyileştirmeye çalışıyoruz. Herkes kendi apartmanında, mahallesinde, sokağında, semtinde, komşu semtinde ihtiyaç sahibi kişiyi bulacak ve ona yardımı kendisi götürecek.”
“KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR!”
Asırlar boyunca sığınılacak bir yurt olarak görülen Anadolu’nun bugün de yüzbinlerce insana kucak açan bir yer olmasındaki tarihi ve kültürel anlayışları da unutmamak gerekiyor. Geçmişte yoksulluğun sadece ekonomik bir olgu olarak var olduğunu, sosyolojik bir olgu olmadığını belirten Karaman, özellikle Osmanlı’da kırk odalı konaklarla iki odalı gecekonduların yan yana olduğunu, mekansal bir ayrışmanın söz konusu olmadığının da altını çiziyor. Osmanlı’da, İslam’da bütün insanlık tarihinde yoksulluğun var olduğunu, ancak Anadolu’da “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifi kapsamında bir ilişkiler ağının varlığını hatırlatan Karaman, “Erkekler camide, kahvede; kadınlar sokakta, pazarda bir aradaydı, komşular birbirinden haberdardı. Aileler arasında bir ilişki vardı. Peygamber efendimiz Müslüman’ın mal varlığını tarif ederken, ‘verdiğiniz ve sizinle birlikte öbür dünyaya gelecek olanlardır’ der. Anadolu insanında bunlar harf harf hadislerden alınmasa bile uygulamada zaten böyleydi. Anadolu insanı paylaşma, dayanışma noktasında bunu içselleştirmişti. Sofraya tek oturmazdı, yoldaki kedi köpek beslenirdi, kuşlar için kışın yem bırakırdı, yetimleri evlendirmek için vakıf kurardı. Komşusundan ve çevresinden haberdardı. Bireysellik, ben merkezi bir tutum söz konusu değildi.” diyor. “Anadolu katliam yapılmayan, sığınılan, kendi örfü, kimliği, geleneği ile yaşanabilen bir yurt olduğu için asılar boyunca Balkanlar’dan, Kafkasya’dan, Kırım’dan, Afrika’dan, Yemen’den, Suriye’den, Özbekistan’dan, göç almıştır. Herkesin sığınıp kaçtığı bir ana kucağıdır. Biz burada öyle bir toplum kurduk ki, ümmet paydasına buluşan, sevgi şefkat dayanışma ve yardımlaşma ile asırlardır uyum içerisinde var olan bir toplum olduk. Sosyolojik olarak öteki her zaman vardır ama İslam algısı olarak “öteki” bir düşman olarak ortadan kaldırılacak, kişiyi rahatsız eden bir şey değildir. Birey kendisine tanınan bütün hak ve özgürlükleri ötekisine de tanır. İslam’da ‘öteki’ olmak arızi veya anormal bir şey değildir.”
“GENÇLERE GÜVENİM SONSUZ”
Aşhane minibüsü ile çorba dağıtma fikri ilk ortaya çıktığında olumlu olumsuz pek çok tepki alan Karaman, bunu yoksullar adına değil, varlıklı kesim adına bireysel olarak önce kendisini sonra tüm toplumu iyileştirmek amacıyla yaptığı için olumsuzluklar onu vazgeçirmiyor. Bu yola çıkarken en büyük desteği de gençlerden aldığını belirten Karaman, “Geçtiğimiz yıllarda evsizlere battaniye dağıtması ile ilgili bir çalışmamız oldu. Battaniyelerin tüm İstanbul çapında evsizlere dağıtımı ile ilgili kendi yakın arkadaşlarımdan, yaşıtlarımdan destek istedim. Maalesef bizim kuşağımız bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı. Sadece dağıtım konusunda ihtiyacım olan destek, henüz 20’li yaşlarında olan oğlum ve arkadaşlarından geldi. O gençler, 15 gün boyunca 3 arabayla battaniyeleri İstanbul genelinde dışarıda kalan tüm evsizlere dağıttılar. O günden sonra bu seferberliği ancak “gençler” aracılığı ile gerçekleştireceğimi anladım. Gençlere güvenim sonsuz!” diyor.
AMAÇ : İHTİYAÇ SAHİPLERİ İLE YARDIMSEVERLERİ BULUŞTURMAK
“Kardeşlik Seferberliği” ihtiyaç sahibi ailelere ve yoksullara ulaşarak ilk adımı atıyor. Ailelere ulaşma noktasında özellikle ev hanımları seferberliğe dahil oluyor. Kendi aralarında organize olarak ihtiyaçlar çıkarılıyor ve komşulardan tedarik ediliyor. Tüm bu süreç işlerken kesinlikle nakit para yardımı kabul edilmiyor. Çünkü amaç, ihtiyaç sahibi ile yardım edecek kişiyi buluşturmak. Bu noktada seferberlik projesinin fikir babası Mahmut Karaman, çocukların da bu yardımlaşma ağına dahil edilmesinin gerektiğini vurguluyor. “Çocuklar da gelsin istiyoruz. 5 yaşındaki çocuğunuzun da eline verin poşetleri taşısın, o fakir eve girerek fakirlik olgusuna birebir şahit olsun diyoruz. Çocuğa ahlakı, iyiliği, şefkati, merhameti yaşatarak, örnek olarak verebilirsiniz. Ailenin sosyo-kültürel sürekliliği sağlamadaki rolleri azaldı. Çocuk artık televizyonda, bilgisayarda, internette gördüğünü biliyor. Çocuklara rol model olmak zorundayız. Geniş aile kavramının ortadan kalkmasıyla zaten tek boyutlu bir nesil yetişmeye başladı. Çocuklarımızı sosyal hayatın içine dahil ederek kültürel mirasımızı devam ettirmeliyiz.”
Söyleşi: Tuba Karaçorlu
Sayı 157 / Kış 2017