YENİDEN İNŞA İÇİN
Her seviyeden bütün insanlar bir şekilde eğitimden geçiyor. Öyle ise işin temelinde, sıkıntı da, çözüm de eğitimdedir.
Milyonlarca eğitilmiş insan var. Bütün dünyayı düşünürsek, yüz milyonlara, milyarlara uzanır. Oysa eğitimde yaşanan sıkıntılara, yetersizliklere, çözümsüzlüklere, sürekli ortaya çıkan yeni yeni sorunlara, işlenen suçlara, insanlık dışı uygulamalara ve eğitim seviyelerine bakıldığında gözler fal taşı gibi açıldıkça açılıyor…
“Gerçek insanlık” ve “insanlığın kurtuluş reçetesi” olan İslâmiyet, çeşitli çirkin oyunlarla, olmadığı gibi gösterilerek yok edilmeye veya en azından marjinalleştirilmeye çalışılıyor. Biz Müslümanların çoğunlukla, “Din güzel ahlâktır”, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”, “En büyük nimet akıldır” ve “İki günü birbirine eşit olan kimse zarardadır” mesajlarının, Kur’ân’ın insanları en güzel ahlâka teşvik etmesinin, bine yakın yerde düşünmeye dâvet etmesinin gereğini yapmayışımız, yapamayışımız da bunu kolaylaştırıyor, hızlandırıyor.
Bu bir fetret dönemidir ve inşallah medeniyetimizin öncülüğünde bütün insanlık bu geçiş döneminden, yakın bir gelecekte hızla çıkacak.
Peki, bunun için neler yapmak gerekir?
“İnsanlık” yanıyor. Hızı her saniye artarak büyüyen bir yangında neler yapılır?
Sonucun ne olacağı bilinemediği için, en kıymetli mevcutları korumak ve kurumu bütün gücü ve güzellikleriyle en kısa zamanda yeniden en iyi şekilde inşa amacıyla, önce “âcilen kurtarılacaklar”a odaklanılır.
İnsanlık ne kadar bozulursa bozulsun, Allah, en kötü insanlardan bile pırıl pırıl çocuklar göndererek, onlar vesilesiyle insanlığı kurtarma fırsatını sürekli veriyor…
Öyleyse meselenin öncelikli odak noktası; bir veya birkaç sene sonrasının gençleri olacak çocukları yakalamaktır. Çünkü önceleyerek başka yaş gruplarına ayıracağınız sürede en az 5-10 çocuğu etkileyebilirsiniz.
Böyle yapar ve onlara “doğru” yaklaşırsanız, kısa süre sonra o çocuklar karşınıza milyonlarca genç olarak çıkarlar.
Onlarla birlikte, gençlerde ve diğer bütün yaş gruplarında istekli, dertli ve çaplı olanlara öncelik verilir.
Alt yaş grupları ve diğerleri elbette ihmal edilmezler ama öncelik bellidir.
Biraz daha gecikilirse, gençliğin arifesindekileri kurtarmak da olağanüstü zorlaşır. O vakit, o yaş grubunun seviyesini ve içinde bulunduğu şartları düşünerek, onları, insanlığı kurtarma misyonuna hazırlayabilmek üzere her şeyi yeni baştan düşünmek gerekir. Çünkü güç, teknoloji, iyi niyetli insanların elinde olmadığı için, bütün dünyada çocuk masumiyetine de büyük saldırılar var.
MESELENİN İKİ YÖNÜ
Eğitimde kilidi açacak harika anahtarın iki yönü var:
1. yön: Dünyaya pırıl pırıl gönderilen çocukların bozulmadan, hatta daha iyi olacak şekilde çiçek gibi yetiştirilmeleri.
Bu, olmazsa olmaz ilk adımdır, fakat maalesef tek başına yetmiyor. Çünkü zâlimler çiçekleri hoyratça parçalıyorlar.
“İnsanî, ahlâkî ve manevî değerlerle donanmak” denir ya genelde; asıl olması gereken şu diye düşünüyorum: Yetişen nesillerin “insanî, ahlâkî ve manevî değerlerle dinamik anlamda, yani kabına sığmaz şekilde” donanması.
Bu ruhu veremezseniz, teknik anlamda, çağın en iyi eğitimini de verseniz, ülkemizin, medeniyetimizin, insanlığın ve bütün dünyanın ihtiyacı olan harika nesilleri yine yetiştiremezsiniz.
2. yön: O çiçek gibi çocuklar aynı zamanda kötü niyetlilerin ezemeyecekleri kadar güçlü yetiş(tiril)meli. Şiirde ifade edildiği gibi:
Erişilmez bir gül de,
Dağı ezer, yerinde…
Yani, çift kanatlı o pırıl pırıl öğrencileri, olabildiğince hızlı, kolay, zevkli, özgün ve seçilmiş yollar, teknik, metod ve yaklaşımlarla olağanüstü güçlendirerek hem yüklerini hafifleştirmek, hem de eğitimin kalitesini yükseltmek; böylece fonksiyonel üstün özelliklerle dünyayı şaşkına çevirmelerini sağlamak.
Bu iki boyut iç içe girdiğinde, ülkemizin ve insanlığın ihtiyacı olan harika nesiller yetişir!..
“İNSANLIK” İHTİYACI!
İnsanî özelliklerden mahrum, sadece kendi şahsî çıkarlarına odaklanan vicdansız bir insan, ne kadar güçlü yetiştirilmişse kadar zararlı olur. Canavarın eline teknoloji, bilgi, güç-kuvvet verilmez…
Her alanda hangi taşı kaldırsan altından insan problemi çıkıyor…
Öyleyse insanlığın, entelektüalite, bilgi, teknoloji, para, ekonomi, kültür, sanat ve yetenekten önce insanlığa ihtiyacı var…
Bu, bütün problemlerin kilit noktasıdır. Bunu çözememişseniz, en iyi ihtimalle havanda su döversiniz. Her şey kötüye, daha kötüye gider… Gerçekçi olmazsanız, gerçek vurur…
ÖĞRENCİYİ OLAĞANÜSTÜ GÜÇLENDİRMEK!
Mesele, köklü ve kapsamlı çözüm ister.
Pansuman tedbirler yarayı derinleştirir, çözümü geciktirir ve zorlaştırır…
Okul bir taraftan, -eğer gidiyorsa- kurslar bir taraftan, ödevler, sınavlar, çeşit çeşit etkinlikler, televizyon, internet, bilgisayar-telefon oyunları, çeşitli sanal ve popüler oyunlar, arkadaş ortamları, aile ilişkileri derken, -daha birçok şey sayabilirsiniz- öğrenciler çeşitli yükler altında eziliyorlar. Bilinçli aile haklı olarak bir de çocuğun sosyal faaliyetler ve kültürel-derinlikli okumalar yapmasını istiyor. Çocukluğunu yaşamaya, dinlenmeye sıra bile gelmiyor.
Bu öğrenci ne yapsın? Yapılan şey, mevcut gücün üstüne sürekli yük yüklemek… Bu noktada, ne öğrencilerin, ne eğitimcilerin, ne ailelerin, hiç kimsenin meramı hâsıl olmuyor, olamıyor…
Meselâ, öğrenci sırtında 20-25 kilo yük taşıyor olsun. Okullarda ve kurslarda eğitimciler, en bilinçli ailelerde anne ve babalar, öğrenciyi ikna ve motive ederek, biraz da yan desteklerle bu yükü 30-35 kiloya, en fazla 40 kiloya çıkarmaya çalışırlar. Bunu yapabilenler diğerlerine göre daha başarılı olurlar ama onlar da yüzde kaçtır? Ya onların içinde, severek çalışanlar yüzde kaçtır? Maalesef o yüzde birkaçın içinde onların oranı da yine yüzde birkaçı geçmez…
Bu bir çıkmaz sokak! Bu yolla, eğitimden istenen sonuçların alınması imkânsız! Eğitim dünyası, aile, toplum bu çıkmazdan kurtulmak zorunda. Mevcut durum, insanın yapısına, yaradılışına aykırı…
Peki, bu işin içinden nasıl çıkılabilir?
1. Öğrencinin sırtındaki mevcut yükün bir kısmını alarak.
Bu durumda ise ortaya hafif bir öğrenci çıkar ve meseleyi çeşitli boyutlarıyla ele aldığımızda, meram yine hâsıl olmaz… Bu soruyu sorduğum, çalışmayı sevmeyenler dâhil hiçbir öğrenci, yükü hafifletilerek hafif bir öğrenci olmayı istemiyor. Yani burada fıtrat yakalanıyor…
2. Öğrenciyi olağanüstü güçlendirerek.
Mevcut potansiyelinin üzerine sürekli yük yükleyen anlayış yerine; tıkanma noktalarına etkili çözümler bulmak, fonksiyonel ve çok güçlü yeni yollar açmak.
Eğer siz 20-25 kiloyu ancak taşıyan bir öğrenciyi 100, 300, 500, hatta daha fazla kiloyu taşıyabilecek kadar güçlendirebilirseniz, ona 20-25 kilo artık tüy gibi hafif gelmeye başlar.
Mantık güzel de, bu mümkün mü? Diyelim ki mümkün; peki gücü öğrenciyi sıkmadan, eğlenceli bir şekilde kazandırmak mümkün mü? O da mümkün diyelim. Peki bu, normal seviyedeki, hatta normalin biraz altındaki öğrencilerin de yapabileceği bir şey mi?
HARİKA NESİLLER YETİŞTİRMEK ZOR DEĞİL!
Bunların hepsi mümkün; yani, harika özelliklerde nesiller yetiştirmek, sanıldığı kadar zor değil. Yapılan iş; zorun kolaylaştırılması… Sadece ithal değil; medeniyetimizin ruhuna uygun özgün tekniklerin, eğitim ve insanlık adına herkese hitap ederken, ağırlığını koyarak merkezi oluşturduğu bir sistem…
Birileri Ferrari ile ya da daha hızlı bir arabayla size fark atsa da, bulacağınız, üreteceğiniz vasıta ve yollarla arayı kısa zamanda kapatıp öne geçebilirsiniz…
YENİ BİR MEDENİYET HAMLESİ
Medeniyetimize ve insanî değerlere her alanda ve sürekli dehşet verici küresel saldırılar var.
Çözüm, insanlık adına, medeniyet çapında, her alanda, medeniyetimizin güzelliğine yakışır şekilde, akıllıca ve küresel cevaptır.
Bunun için yeni bir medeniyet hamlesi gerek.
Kurulacak iyi seçilen komisyonlarla; medeniyetimizin Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar, bilim, kültür, sanat ve ihtiyaç olan her alandaki bütün seçkin müktesebatı ve medeniyetimizin penceresinden bakarak dünya medeniyetlerinden seçileceklerin ve yeni ortaya konulacakların; çağımızı ve geleceği yakalama ve geçme anlayışı içinde; okul öncesinden başlayarak bütün eğitim süreçleri ve hayatı içine alacak şekilde; verimli süreç ve sonuç için, uygun teknik, metot ve yaklaşımların içine, basamak basamak yerleştirilmesidir.
Bir diğer elzem adım, dert sahibi ve çaplı eğitimcilerle birlikte fedakârane gayretler içinde olmaktır.
“AKTİF CİDDİYET”
Çözümü soranlar, gereğini yapmak için harekete geçmeye hazırsa, yani “aktif ciddiyet” ve “sabır” içinde olursa, çözüm sanıldığı kadar zor değil.
Bu medeniyette o güç fazlasıyla var…
AHMET MARAŞLI
Eğitimci, Yazar
Tohum Sayı 163 / Bahar 2019