“benim gibi sonsuz bir at, hiç koşmuyorken de attır…” (Ah Muhsin Ünlü)
Ülkemizde insanların zulmüne ve işkencesine en çok uğrayan canlıların hangileri olduğunu biliyor musunuz? Veya hiç düşündünüz mü? Oysa ki onlar insanlara en yakın ve sadık ‘can’lar olarak bilinir…
1 yıl önce ülkenin ilk ve tek yük hayvanları koruma derneği olarak kurulan WARF(Work Animals Rescue Foundation) yani Türkçe ismiyle Yük Hayvanlarını Koruma ve Kurtarma Derneği, bugün işte bu sahipsiz ve korunmaya muhtaç yüzlerce cana kol kanat geriyor.
Kimsenin onlar için kılını kıpırdatmadığı, umursamadığı veya ne yapacağını bilmediği bir dönemde onları dert edinen biri çıkmış, Okan Oflaz. Yük hayvanları için tek başına neler yapacağını henüz kestiremeyen Oflaz, “öldürmek için değil, yaşatmak için mücadele etmeli” düşüncesiyle WARF’ı kurmuş. Bu yola çıktığı andan bugüne kadar insanlara en çok anlatmaya çalıştığı şey ise; “Atın eşeğin ayağı kırıldı mı tedavi edilir ve düzelir, öldürmeyin.”
Yıllarca görmezden gelinen ve ölüme terk edilen yük hayvanları, bir çiçekle baharı başlatan Okan Oflaz’ın çabasıyla artık kamuoyunun daha çok dikkatini çekmeye başladı.
Yük hayvanı olarak çalıştırıldıkları için fiziksel olarak ağır zarar gören, bacağı kırılan, yürüyemez hatta yerinden kalkamaz hale gelen hayvanları nasıl rehabilite etmek gerektiğini yıllar içerisinde öğrenen WARF Derneği, kurucuları Okan Oflaz’ın da liderliğinde bugün Türkiye’nin dört bir yanından destekçileri ve gönüllüleri ile gurur duyulacak bir tabloyu ortaya koyuyor.
WARF’ın çalışma sistematiği de en az yaptıkları iş kadar hassas ve özenli. Yıllarca faytona koşulan atları, yük taşıyan eşekleri, herhangi bir sakatlığı olan veya sokağa atılan hayvanları bulunduğu yerden alıyor ve onlara “ikinci bir hayat” kazandırmak üzere İstanbul’a getiriyor. Tedavisi mümkün olanları tedavi ettirdikten sonra ömür boyu kalabilecekleri bir çiftliğe yerleştiriyor. Tedavisi mümkün olanları diyorum, ancak Okan’ın ve ekibinin literatüründe hayvanları “uyutmak” diye bir kelime hiç yok. Onlara göre uyutmak bir çözüm değil; eğer tedavisi varsa imkanlarının sonuna kadar zorlayıp o “can”ı yaşama bağlamak için gayret ediyorlar. Çünkü her canlının yaşamı değerlidir ve o canı ancak bağışlayan alır. Biz insanlara düşen ise elinden geldiğince yaşatmak için çabalamak…
Türkiye’de her yıl 500’e yakın fayton atı hayatını kaybediyor. Bu rakama kıyasla yaşlanarak hayatını kaybeden yük hayvanı sayısı ise çok az. Özellikle faytona koşulan atlar, sakatlanıp yük çekemez hale gelince, hamile olsalar bile ıssız yerlerde ölüme terk ediliyor. Eksilen her bir hayvanın yerine ise yine ülkenin pek çok yerinden yeni yük hayvanları toplanıyor. Ve bu acımasız zalim çark yüzlerce hayvanı öldürmek pahasına dönmeye devam ediyor.
“Bir canlı düşünün, doğumundan ölümüne kadar insanların işini görüyor. Ölümü yaklaşınca da insanlar tarafından terk ediliyor. Bütün hayatı boyunca insanlar tarafından kullanılmasına rağmen hiçbir zaman sevgi ve saygı görmüyor…” diyen Okan Oflaz, bu iş için yola çıktığında yaptığı işe “delilik” diyenler olduğunu da ekliyor. Özellikle Adalar’da faytona koşulan atlar için büyük mücadeleler veren hatta bu sebeple faytoncuların hedefi haline bile gelen Oflaz’ın hayvan sevgisi ve onlara “ikinci bahar” hediye etme ideali hepimize örnek olacak cinsten…
Gebe halde dahi faytona koşulan atların yaşadığı bu işkence ve ölümlere, adaları ziyarete gittiklerinde “fayton sefası” sürenlerin de sebep olduğu yadsınamaz bir gerçek. Yük hayvanlarını dert edinen, sahiplenmek isteyen, bir birey olarak görüp onlara hak ettikleri yaşamı sunmak için gece gündüz koşturan kişilerin sayısı ise maalesef çok az. WARF Derneği bu anlamda büyük bir açığı kapatmaya çalışan ve yardımsever gönüllülerle beraber hizmet vermeye çalışan bir kurum. Ancak yardıma muhtaç bir hayvanın bulunduğu yerden alınıp tedavisi için nakliye edilmesi, bakımının ve yaşamının devam ettirilmesi, uygun bir çiftliğe sahiplendirilmesi epey zahmetli ve masraflı bir süreç. Okan Oflaz ve arkadaşları kendi networklerinin yanı sıra sosyal medyadan da zaman zaman destek isteyerek seslerini duyurmaya ve bu hayra herkesi ortak etmeye davet ediyor. Ben kendileriyle sosyal medyadan yaptıkları bir yardım çağrısı sayesinde tanıştım.
Yüreğinde tüm canlılara yer olan her bireyin bütçesine göre yapabileceği pek çok destek ve yardım seçeneği de mevcut. Beslenme, ilaç, yem gibi ihtiyaçlarının giderilmesi için nakdi bağış yapmak mümkün. Her şeyin ötesinde yaralı, sakat, terk edilmiş ve yardıma muhtaç hayvanlara neler yapılması gerektiği konusunda Okan Oflaz ve arkadaşlarının açtığı yol çok değerli, sadece bu sebeple bile her zaman desteklenmeyi ve motive edilmeyi hak ediyor.
Okan Oflaz’ın liderliğinde WARF’ın koruyucu meleklik yaptığı canlar, sadece yük hayvanları değil. Geçtiğimiz yıl Suriye’de sıcak savaşın devam ettiği bölgeye gidip Magic World Hayvanat Bahçesi’ne terkedilen 13 vahşi hayvanı kurtarmak da gösterdikleri duyarlılıktan biri…
İşte bu da güzel insanların, her zaman güzel hikâyelerinin olduğunun kanıtı adeta… Bizzat devlet yetkilileriyle yaptıkları görüşmeler sonucu Suriye sınır kapılarını açtırarak kurtarma operasyonunun birer kahramanı oldular. Üstelik bir ilke de imza atarak: Bu olayla birlikte tarihte ilk kez hayvanlara mülteci statüsü verilerek savaş bölgesinden çıkarılmaları sağlandı.
İsimlerin karakterlere yansıması durumunu hayvanlarda da gözlemlemek mümkün. Ölüme terk edilen hayvanlara “ikinci bahar” sunan Okan ve arkadaşları onlara bir de karakterlerine uygun isim hediye ediyor. Bu isim verme işi de öyle rastgele olmuyor elbette. “Her birinin kendine özgü karakteri var. Önce karakterini analiz edip, ona uygun bir isim koyuyoruz Aslında her biri zamanla kendi isimlerini kendileri oluşturuyor.” diyor Okan.
Asıl mesleği organizasyon olan Okan Oflaz’ın hayatının büyük bir kısmı evlat edindiği hayvanlarla geçiyor ve onlardan adeta çocukları gibi bahsediyor. Kör olduğu için önceki sahibi tarafından kaderine terk edilen ve bulunduktan sonra veterinerler tarafından tedavisi yapılan Hannak da bu çocuklardan biri… Okan, “Hannak… İçinde adam olan, canım melek oğlum. İki gözü de kör, hiç görmüyor ama sevgisi ve iletişimi öyle güçlü ki koskoca çiftliğin bi ucunda olsa da ‘dümdüz gel, buradayım’ demem yetiyor. Onu sahibi kör oldu diye terk ettiğinde ‘benim gözler ikimize de yeter’ diye söz vermiştim.” sözleriyle anlatıyor evladını.
WARF Derneği’nin asıl amaçlarından birinin bu konuda farkındalığı artırmak olduğunu belirten Okan Oflaz, “Kullanılmayacakları, sevilecekleri ve ilgi görecekleri yerlere sahiplendirilmelerini hedefliyoruz. Bunlar artık bizim evlatlarımız özellikle benim hepsiyle ayrı ayrı bağım var. Ve ölene kadar bütün sorumlulukları bizde, eğer daha çok destek olursa daha çoğuna yetebiliriz.” diyor.
Ülkemizde hayvan hakları için mücadele eden pek çok dernek var ancak yük hayvanlarını bir ‘meta’ veya kullanılacak bir ‘mal’ gibi görmemek gerektiğinin bilinciyle mücadelede tek olan WARF’ın iyilik halkasında bulunmak hepimizin görevi olmalı…
www.yhkkd.com / Twitter: @info_warf
TUBA KARAÇORLU
Yazar
Tohum Sayı 163 / Bahar 2019