Bazı büyüklerimize, arkadaşlarımıza, yazarlarımıza, yöneticilerimize geçtiğimiz aylarda vefat eden Mahmut Balcı Hocamızı sorduk, nasıl bilirsiniz demek isterdik, nasıl bilirdiniz demek durumunda kaldık. Mahmut Balcı Ağabey sanki bir programda karşımıza çıkacakmış gibi bir şahitlikle, Hakk’ın yolunda bir nefermişçesine bir şehadet, bir tanıklıkla gitti aramızdan. Mü’minlere hitap ederken, camide vaaz verirken son nefeslerini verdi; Rabbine uçtu. Buyrun yerinde duramayan, yorulmak bilmeyen bir mü’mine insanlar nasıl şahitlik ediyor, buyrun…
Ulvi Alacakaptan
(Tiyatro Sanatçısı)
Erzurum’da tanıdım, oyunumuzu organize etmişti. Kendi bal, sohbeti bal kardeşimizdi. Kitap fuarlarında yolumuz, muhabbetimiz kesişir; gevezeliğimden baş alabilirsem satış da yapardık. Gıllı gışı süsü püsü olmayan bir adam, adam gibi adamdı. Çok severdim mülayim ancak mücadeleci, birikimli ancak üstenci olmayan delikanlı bir kardeşimizdi. Rabbim rahmetiyle kuşatsın.
Hüseyin Kader
(Ensar Vakfı Genel Müdürü)
“Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz” Tam da bu söze uygun olarak yaşadı ve ruhunu derdini taşıdığı kürsüde Rabbine teslim etti.
Derdi olan ve dertli bir ağabeyimizdi. Ara ara uğrar, çay içer sohbet ederdik. Yapılan çalışmaları sorar, programları takip eder, notlar alır ve yayınlardı. Ümmetin içinde bulunduğu meseleleri gündeminde her daim canlı tutardı. Fikir verir, akıl yürütür, teşvik eder, şöyle yapılsa nasıl olur diyerek yol açmaya gayret ederdi. Bir şeyler yapabilmek için oradan oraya koşuştururdu. Hayırlı olanın hep peşine düştü.
Güzel izler bıraktı, güzel yaşadı, güzel göçtü.
Rabbim rahmet eylesin. Mekan-ı cennet makam-ı âli olsun.
Mucip Kına
(Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü)
TEKYAY MAHMUT…
İlk gençlik yıllarımızda, henüz meslek sahibi olmadığımız dönemde öğrencilerin, esnafın, memurun velhasıl herkesin ortak adresi olan TEKYAY Kitabevinin sahibi Mahmut Balcı. Eğitimci, yayıncı, yazar vs. Ama önce Müslümandı. Evlerimizdeki kütüphanelerin mimarıydı belki de. Ondan taksitle aldığımız kitaplarla evlerimize kitaplıklar kurduk. Sonra gönül kitaplığımızı kurdu. Yayınlarıyla, İstanbul yayınevleriyle aynı zamanda taşıdığı kitaplarla ve o dönemin lider Müslümanlarıyla buluştururdu bizleri. Evini açmıştı, gönlünü açmıştı zor yıllarda. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Sadık Yalsızuçanlar
(Yazar)
Mahmut abi, balcı idi. İlme, marifete aşıktı. Çalışkandı. Mütevaziydi. Sadeydi. Dosttu. Takipçiydi, iz sürerdi. Vefalıydı. Hasılı sıkı bir Müslümandı.
Suavi Kemal Yazgıç
(Yazar)
Merhum Mahmut Balcı, 2001 yılında benim ilk kitabım Sebepsiz Serçe’yi yayınladı. Yayıncılığa hasbi ve samimi emek vermiş bir insan olarak tanıdım onu. Ona layıkı veçhi ile teşekkür edebilmiş addetmiyorum kendimi. O mütevazı, muhabbet yüklü biriydi. Yayıncılığımızın böylesi insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Halit Bekiroğlu
(ÖNDER Genel Başkanı)
Mahmut Balcı’yla birçok ortamda beraber olduk, İmam Hatip Lisesinde Müdürlük yaptığında da sık görüştük. Ama geriye, yitirdiklerimizi belleğimizde tutan birkaç kare kalır. Mahmut Balcı deyince belleğimdeki özet; Kitap, dergi, öğrenci, tevazu, fikir, dert ve mücadeledir…
Mustafa Nezihi Pesen
(Yazar)
Yıllar önce bir gün ailecek Erzurum’a göç etmek zorunda kaldık. Erzurum güzel ve kadim bir şehirdi, biliyordum. Ama ben orda ne yapacaktım? Tanıdık birkaç kişi vardı fakat okumaya ve Asım Gültekin sayesinde yeni yeni yazmaya takıntılı ‘kafam’a göre birini veya birilerini bulacak mıydım?
Erzurum’da mı? Tabii ki Mahmut Balcı var dediler. Gittim buldum kolayca. Cumhuriyet caddesinde Üniversite Kitabevi’nde. Onunmuş orası. Birey’in sahibi olan güzel Müslüman. İlkeli. Güler yüzlü, nüktedan ve davayı çok ciddi bir şekilde sahiplenen biri. Çok kısa bir sürede bunlara ve daha fazlasına şahit oldum. Mahmut abiyi bu güzel ahlakıyla sevdim. Hep sevdim ve hürmetliydim kendisine. Ayrıntıları ve bütünü beraber düşünüp yapabileceklerini yapmak için hemen harekete geçerdi.
Ertelemezdi, abartmazdı. Müslümanları sever, onlar için dua eder daima faydalı işler yapmaya çalışırdı. İki uzun kış geçirdik beraber. Erzurum’un meşhur kışlarından. Beraber iki Ramazan idrak ettik. Orucu ve namazı çok severdi. Dostlarla buluşmayı ve ikram etmeyi de… Orada birkaç program yapmaya teşvik etti beni. İlhami Çiçek anlattım bir gün onun sayesinde. Açlıkla ilgili konuştuk. Beni Erzurum’un güzel insanlarıyla tanıştırdı. Velhasıl Erzurum onun sayesinde kalbimi ve zihnimi açan bir mekana dönüştü.
İki senelik Erzurum macerası bitip İstanbul’a taşındıktan sonra da muhabbetimiz devam etti. İstanbul’un şartlarından dolayı daha az görüşsek de varlığı insana emniyet veren bir Müslümandı o. Güzel sebeplerle onu hatırladıkça mümin ruhuna fatihalar gönderiyorum. Allah makamını âli eylesin.
Ali Ural
(Şair, Yazar)
Mahmut Balcı’yla yayınevlerimiz birbirine yakındı. Çokça rastlaşırdık Cağaloğlu’nda. Ondan aklımda kalan samimi tebessümü, dostça kucaklamasıdır. İyi işler yapmaya çalıştı mütevazı yayınevinde. Ayakta tutmak ne zordu kültür yayıncılığını. Öğretmenlikle devam etti çabalarını sürdürmeye. İddiasız ve gösterişsizdi. Sorumluluktan kaçmaz, güzel işlerin bir ucundan tutardı tereddüt etmeden. Allah rahmet eylesin.
D. Mehmet Doğan
(TYB Kurucu Başkanı)
Kitap, kitabevi, yayınevi ve mektep arasında geçen kısa bir ömür. Otuz küsur yıllık dostum, oradan oraya koştu, vaktini boş geçirmedi.
Ali Haydar Haksal
(Yazar)
Aziz dostum, güzel ve gönül insanı. Samimiyet ve ihlas özlü. Bulunduğu yerleri yeşerten dava adamı. Heyecanı sönmeyen hak yolcusu. Rahmet diliyorum.
Hulusi Yiğit
(Değerler Eğitimi Merkezi Genel Koordinatörü)
Müslümanların derdiyle dertlenen bir Müslüman.
Okuyan, yazan, Müslümanların faal olmasından mutluluk duyan bir eğitimci.
Doğruluk ve dürüstlüğüyle, sabır ve tevazuuyla merhamet ve affediciliğiyle azim ve gayretiyle etrafını güzelleştiren bir abi. Zor zamanlarda Müslümanca duruşundan ödün vermeyen bir aktivist.
Özcan Ünlü
(Yazar)
Merhum Mahmut Balcı’yı ben bir hizmet adamı olarak tanıdım. Hiçbir yayınevi cesaret edemezken o şiir kitapları yayınlama cesareti gösterdi. Benim birkaç kitabımı da Birey’den o yayımladı. Ümmetin meseleleri için koşturup durdu. Ne zaman mühim bir mesele konuşulsa o programda hep ilk sıralarda Balcı ağabeyi görürdük. Yokluğunu şahsen hissediyorum. Rabbimden gani gani rahmet diliyorum.
Prof. Dr. Ergün Yıldırım
(Sosyolog)
Her zaman koşturan bir insandı Mahmut Balcı. Etrafına bir şeyler öğretmek, okumak ve okutmak onun hayatının gayesiydi. Hayatına birçok şey sığdırdı. Yazdı, yayıncılık yaptı, hocalık yaptı, kültür çalışmalarını organize etti. Balcı, hakikaten kültürel faaliyetleri ve imanı ile balcı bir insandı. Bizim kuşağın yılmaz iman adamı ve kültür adamıydı.
Alpaslan Durmuş
(Talim Terbiye Kurulu Başkanı, Yayıncı, Şair)
Aynı mahallenin adamlarıydık; gittiğim bulunduğum hemen her yerde “Mahmut Balcı” da vardı. Aynı mesleklerin sâlikleriydik; öğretmen, yayıncı, yazar, yönetici… Birçok farklı yoldan geldi “Mahmut Balcı vefat etti.” haberi. Şaşırdım. Zira Mahmut Balcı anıldığında, adı geçtiğinde her an aktif, daima enerjik, hep işleyen bir has Âdem evladı canlanırdı zihnimde, gözümün önünde; ölümse mutlak durgunluk, o faal adama yakın durduramadığım… Gel de şaşırma! Ama öğrenince vefat ettiği mahalli ve makamı “Elhamdulillah!” dedim ve ekledim: “Rabbim Mahmut Balcı’yı, Mahmut hocayı, Mahmut ağabeyi, Mahmut beyi, Mahmut’u, Mahmutcanı hepsini birden tebcil ve taziz etmiş, hepsine güzel bir ikramda bulunmuş. Allah ailesine sabırlar vermek için davetiyle beraber teselliyi de göndermiş. Hamdola, hamdler O’na!” Buluşmak üzere Mahmut hocam, Allah’a emanet!
Osman Sarıköse
(Sultanahmet Diyanet Kitap Fuarı Koordinatörü)
Çok cesur ve mücadeleci bir arkadaştı. Bir şey kafasında olgunlaşmışsa onu yapmak için mücadele eder ve bakışları ile bile ikna ederdi. Eğitimle ilgili her yerde karşınıza çıkabilecek bir kişilikti. Yani hiç ummadığınız bir yerde sırtında çantası ile oralarda bir yerlerde karşınıza çıkabilir. Ayrıca iyi bir yayıncı idi.
Mahmut Hoca bizim piyasada öğretmen olduğunu aslında hiç hissettirmedi. Sanki bizden biri gibi idi yani MEB’de öğretmenim demese siz onu yayıncı, yazar, araştırmacı ve toplumun değerlerinin bozulmaması için mücadele eden biri görürsünüz. Yayıncı olarak çok mücadele etti. Erzurum-İstanbul arası mekik dokurdu. Birey yayınlarının sahibiydi ama resmi olarak devlet memuru olduğu için galiba eşinin adına olan yayınevinin sanki işçiliğini ve hamallığını yapardı. Anadolu’da ücra bir ilde yayınevi kurup İstanbul’da ben de varım deyip ulusa tanıtmak her babayiğidin harcı değil. Mahmut Balcı Hoca bunu başardı. Ayrıca Merhum Recep Yazıcıoğlu, Mehmet Barlas ve Ahmet Hakan gibi her biri kendine münhasır kişileri bir araya getirdi, kitaplarını yayınlayıp Sultanahmet’te Ramazan Fuarlarında okurları günlerce imza kuyruğuna girdi. Çok başarılı bir şekilde yayınevini fuarlarda temsil etti. Karar verdiği şeyin doğruluğunu kanıtlamak ve onu ne olursa olsun yapma isteğini bakışlarında hep görürdüm ve bakışlarını hep hatırlarım. Mekanı Cennet olsun inşallah. Ben onu hep arayacağım.
Mehmet Güney
(İMH Kurucu Başkanı)
Besmele Hamdele Ve salveleden sonra… Bir KARDEŞ için ne söylenir öğrenciliğindeki kaygularına baktım Mahmut Balcı herkesten tam not aldı. Benim için, çok daha anlamlısı öğretmenliği örgütlenmeyle bütünleştiren bir örnek. Sendikadaki gayretleriyle sıradan biri olmadığını gösterdi o.Son nefesini verdiği yerle de hüsnü şehadeti hak eden biri Mahmut Balcı.
Allah’tan rahmet dilerken ailesi, öğrencileri ve biz sevenleri O’nu çok özledik-özleyeceğiz.
Ali Emre
(Şair)
Bilginin, gayretin ve hareketin yoğurduğu bir adamdı Mahmut Balcı. Ömrü, Anadolu’nun farklı yerlerinde geçmişti ve adeta bulunduğu her yerden göğsündeki yanardağa bir şeyler katmıştı. Acılar ve sevinçler biriktirmişti, insanlar ve güzel dostluklar, tecrübeler ve güzellikler. O da gücü yettiğince gittiği yerlere onları dağıttı, onları serpiştirdi. Yayıncı ve eğitimci olarak gök kubbe altında güzel bir avaz bıraktı. Münâdi ona seslendiğinde bile eğitimin, mücadelesini verdiği değerlerin, asla kopmadığı halkın arasındaydı. Kötülüğün surlarında gedikler açtı, iyiliğe hep güç kattı. Mevlâ, rahmetini esirgemesin, cehdi hep yaşasın.
İrfan Çalışan
(Türkiye Yazarlar Birliği)
Eğitimci. Sahada da masa başında da. İlerisi de var. Sendikacı da. Hak arayıcı. Hesap sorucu. Savunucu. Yazar. Hatta bizimle TYB İstanbul’da yönetimde olmasa da faal, seviliyor, sayılıyor. Yayıncı. Çok kitabı var bende. Hediye. Uğrardım yanına. Dosttu. Erzurumlu. Yanık bir tarafı vardı. Çoğu ortamlarda bir arada idik. Davası olanlardandı. Cenazesine gittim. Sevgi çağlayanı gördüm, imrendim. Ne güzellikti böyle. Sevdiğim saydığım ve mü’min bildiğim dostlardandı. Allah rahmet eylesin.
Ali Yalçın
(Eğitim Bir Sen Genel Başkanı)
Eğer 1983’ten önce vefat etmiş olsa idi Mahmut Balcı Hoca, “Allah bir! Demektense ecel teri dökerken; Ölüversem, beklenmez anda ‘Allah bir’ derken…” dizesini Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Merhum Mahmut Balcı için yazmış diyebilirdik.
Cuma namazı öncesi vaaz verirken kalp krizi geçiren, ölümü hepimizi üzen ama ‘ölümü güzel’ olan adam Mahmut Balcı Hocamız çizgileri ve değerleri olan bir Müslümandı.
Ne zaman karşılaşsak sendika programlarında “Ali Hocam kültürel çalışmalara ağırlık vermek lazım” der, meşguliyet alanını ifade ederdi bir anlamda tavsiyesinde..
Mesleği icabı dersi olan öğretmen çok fakat derdi olan öğretmen sınırlı. Merhum Mahmut Balcı sınırlı sayının içinde sayılacak derdi olan bir öğretmendi. Bir münevver olarak değerler eğitimine yoğunlaşmış değerli bir Müslümandı o.
Mahmut Balcı’yı gördüğümde Rahmetli Erol Battal gelirdi aklıma. Nedendir bilmiyorum ama aklıma gelenin kıymeti Mahmut Hoca’nın kıymetini de işaret ediyordu bana.
Mekanı cennet, ruhu şad olsun Mahmut Hocamızın.
Ahmet Mercan
(Şair)
Mahmut Balcı çalışkan bir Müslümandı. Bir yandan da gündemi dinamik biçimde takip ederdi. Özelikle Erzurum’da önemli işler yaptığına şahit olduk. Yayınevi yanında kitapçılık, onun yanında organizasyonlarla üniversite gençliğine güzel hizmetler sundu. İstanbul sanıyorum hayallerine imkan vermedi. Neticede, cem olmuş müminlere en güzel sözlerden söylerken emaneti Sahip’ine teslim etti. Kıskanılacak güzellikte bir veda/vuslat.
Muammer Yıldız
(Milli Eğitim Bakanlığı Özel Okullar Genel Müdürü)
Rahmetli Mahmut Hoca’yı Erzurum’da öğrenci iken tanıdım. Kendisi İlahiyat Fakültesi’nde ben de Fen Fakültesi’nde öğrenciydim. Aynı muhitin insanları olmamız hasebiyle birçok yerde beraber bulunduk. Bizim öğrenciliğimiz 80’li yıllara denk geldiği için, 12 Eylül darbesinden sonra olayların bittiği, hareketliliğin sona erdiği; buna mukabil kitap okumalarımızın en yoğun olduğu yıllardı o yıllar.
İslami kesimin entellektüel anlamda ülkede en iyi okumaları yaptığı, tam bir kendini yetiştirme dönemiydi. Dergi, kitap, panel, konferans, tartışmalar vs. en yoğun olduğu zamanlar. Erzurum’da üniversitenin dışında çok az oturup kalktığımız mekanlar vardı. Daha doğrusu tercihen toplanma yerlerimiz sınırlı. Bunlardan birisi de bir öğrenci olmasına rağmen, kendisinin Antepli tüccar bilinen bir ortamdan gelmesine verdiğimiz girişimci, atik, çevik ve öncü oluşu hasebiyle bir taraftan da kitapçılık yapıyordu. TekYay bizim için bir okuldu. İkinci bir üniversite gibiydi. Hem yayıncılık yaptı hem de toptan ve perakende satışlar. Şubeler açtı vs. Biz Erzurumlu idik, kendisi Antepli ama o bize ev sahipliği yaptı. Şu anki bir çok dostumuzu orada tanıdık. Çok okuyan, yazan ve münevver bir öğretmendi. Ben İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken beraber çalışma imkanımız oldu. Milli Eğitimde ARGE biriminde rahmetli Ahmet Şişman merhumun öncülük ettiği Değerler Eğitim Merkezi ile Değerler Eğitimi çalışmasının koordinasyonunu yaptı. O dönemlerde okullarda değerler eğitiminin okutulması, geliştirilmesi noktasında öncülük yaptı. Ben kendisinden razıyım Rabbim de ondan razı olsun.
Kendisi de Rahmeti Rahmana kavuşmuş olan Vedat Aydın kardeşimizle beraber çıkarmış oldukları Kalem ve Onur dergisi ayrıca üzerinde konuşmayı hak eden soylu bir eylemin adıdır.
Her ikisine ve aramızdan ayrılan bütün arkadaş ve dostlara rahmet diliyorum.
Tevfik Ekiz
(Beyan Yayınları Emekdarı)
Mahmud Balcı denince Sultanahmed meydanında açtığı Filistin fotoğrafl arından müteşekkil fotoğraf sergisi gözümün önüne geliyor. Buram buram yaz sıcağında, başından çenesine kadar inen teriyle boynunda fotoğraf makinası… Cenab-ı Hakk rahmet eylesin.
Şahin Torun
(Yazar)
Bir tükenmez enerjinin adamıydı Mahmut Balcı. Bir disiplin ve tempoyu sanki cebinde taşıyordu hep. Bir uzlaşmanın, bir yol ve yöntem arayışının, aza çoğa bakmadan toplanıp çalışmanın adamıydı. Görüp bildiğimiz o ki, hep bir hayr üzere olmaya, hiç olmazsa bir hayra vesile olmaya çabaladı Mahmut Balcı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun…
Mahmut Balcı Deyince
Tarık Tufan
Bir yazarın ilk kitabının basılmasının ne anlama geldiğini, nasıl bir değer taşıdığını herkes bilir. İlk kitap! Yazarlığa dair bütün hayallerin, büyük heyecanların, güçlü umutların başlangıç noktası… Benim yazarlık hikâyemin başlangıç noktasında Mahmut Balcı var. İlk kitabım “Kekeme Çocuklar Korosu”, Mahmut Balcı’nın büyük fedakarlıklarıyla, emekleriyle kültür hayatımızda kıymetli bir yer tutan Birey Yayınları tarafından yayımlandı. Daha nice arkadaşımızın ilk kitaplarında hep Mahmut Balcı’nın emekleri var. Kimleri kimlerle yan yana getirmedi ki!
Mahmut Balcı deyince, hiç bıkmadan usanmadan, bir an olsun yorulmadan kültür faaliyetlerinin, yazarların, okurların peşinden koşturan bir adam geliyor aklıma. Bir de gülümsemesi. Bazı adamlar, yaşları ne olursa olsun gülümseyince küçük çocukları andırıyorlar. Bir yanıyla sürekli gülümseyen bir yanıyla da hayatı dert edinen bir adamdı Mahmut Ağabey. Bize hep neşesini gösterdi, derdini kalbine sakladı. Biz iyi bilirdik, Allah da ahiret yurdunda iyilerle yan yana koysun.
Yüksek Kalp
Mehmet Aycı
Kitapçı açmıştı Erzurum’da, dergi çıkarıyordu, kitapçısı mahfi l olmuştu, bir şehrin eli kalem tutanları, kitap meraklıları mekânının müdavimiydi, Nazir’den tanımıştım onu, sanki bir dergisinde yazmış mıydım, yayıncısıydı Nazir’in, arada bir bahsi geçerdi, yıllar sonra bir şiir programında karşılaşmıştık, ben de o mekânın müdavimiymişim gibi, beraber büyümüşüz gibi, ekmeğimizi beraber bölüşmüşüz gibi bir milyon yıldır tanışıyormuşuz gibi bir yakınlıkla yarenlik etmişti. Aklımda hep Erzurumlu olarak kalmış; İstanbul’a taşınıp Birey Yayınları’nı büyütmüş, popüler kitaplar da basmıştı, 2002 kışında Nazir’in kaybı sonrasında Ankara’ya gelmiş, Hacı Bayram’da buluşmuştuk, o zaman bıyıkları siyah zeytin siyahıydı, hatta kudretten zeytinyağıyla yağlanmış gibi parlak bir siyahlık, siyah paltosuna sarılmış, gözbebekleri de mahzun, kaybettiğimiz ortak arkadaşımıza dair küçük harflerle bir şeyler konuşmuştuk. Ne konuştuğumuzu pek hatırlamıyorum da yüzü şimdiki gibi aklımda.
On beş yıl sonra Kilis’te, üniversitenin bir programında görmüştüm, saçı sakalı kırçıllaşmış, o zeytin siyahı bıyıklarına da kır düşmüş, yine de bıyığı saçından sakalından siyahtı, göz bebeklerindeki anlam biraz daha derinleşmiş, o tedirgin göçmen hali gitmiş, yerine dingin, gündelik endişelerden arınmış, dervişimsi bir hâl gelmişti.
Kucaklaştık. Kilisli olduğunu orada öğrendim.
Öğretmenliğe dönmüş, kafasında yine dergi projeleri, yayıncılık, kitaplar, o bir defa mürekkep kokusuna alışan ruhunun hasretini dile getirdi; yaşasa dönüp dolaşıp geleceği yer orasıydı.
Vaaz verdiğini ise öldüğü gün öğrendim. Asım’ı aradım, teyit etti, Cuma namazı öncesi İstanbul’da bir camide vaaz verirken kalbi durmuş ve Hakka yürümüştü. Hacı Bayram’da, İstanbul’dan benimle görüşmek için geldiği, soğuk kış günündeki hüzünlü yüzünü hatırlıyorum en çok. Konuşmadan, birbirimizin nabzına ayarlı bir yürüyüşle Ulus’a indiğimizi, içimizde yaralı kırlangıçların çığlık çığlığa uçuştuğunu, gözle görünmez ince bir yağmurun ruhlarımızı yıkadığını, buna benzer bulutsu halleri bir de…Mahzun bir muttaki yüzü vardı. İnandığına boşluksuz inanan, inanmadığına tam inanmayan bir yüz.
Yüzü omuzlarına çevrildiğinde yüzüyle birlikte omuzları da yükten kurtulurdu.
Hayatta ve ayakta kalma çabasının yüzünü ve sözünü gölgelemesine müsaade etmedi; onun için en çok kendi yüzüne omuz verdi.Yıkılsa bile yıkılmayan, düşse bile düşmeyen taze bir direnç taşıdı yüzünün haritasında.
Kalbi yüzünde atardı. Mahmut Balcı bu…
Yazar.
Yayıncı.
Eğitimci.
Dostumuz.
Dostlarımızın dostu.
İyi biliriz.
Babam Mahmut Balcı
Taha Yasir Balcı
Yağmurlu bir cuma günü, cuma namazının ardından sessiz duruma aldığım cep telefonumu açtım babam ve birkaç kişi tarafından aranmıştım. Hemen babamı telefonla aradım, karşıma farklı birisi çıktı. Çıkan kişi “Mahmut hocanın oğlu musunuz? Babanızı hastaneye götürdüler” dedi. Hızlı bir şekilde eczanemden çıktım. Sileceklerin hızı, düşüncemin hızı, kafamdaki sorular eşliğinde hastaneye doğru gidiyordum. Bir yandan hafi f bir kalp sıkışmasıdır diye düşünürken bir yandan da olayın daha ciddi şekli aklıma geliyordu. Yollar trafi k halinde, yağmur yağıyor, telefonla arayanlar, hastaneye ulaşmaya çalışan diğer akrabalarım, herkes birbirine soru sorarken dayımın attığı mesaj tüm soruları cevapladı. “İnna lillâhi ve inna ileyhi raciun”
Gökten ve gözden dökülen yaşlar, kalpten ve dilden söylenen sözler acı, özlem, hayret… Babam Mahmut Balcı; ahirete uğurlandı. Babam 1963 yılında Kilis’e bağlı bir köyde doğmuş. Çiftçi bir babanın 24 evladından birisi. Dedem bulunduğu yerde sadece toprağa tohum atmıyor evlatlarını zamanın zorluğuna rağmen İslam ve Kur’an derdi ile tedrisata yolluyor.Babam ailenin ilk üniversite mezunu. 1989 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuş. Lise yıllarında Akıncılar gençliğinde yetişen babam Erzurum’da da İslami Hareket içinde bulunmuş. Daha öğrenciyken annemle evlenmiş. Muhammed Furkan, Abdullah Usame ve Taha Yasir olarak 3 erkek evladı bu dönemde dünyaya gelmişiz. Erzurum’un soğuğu, dönemin kuraklığı, çayın ve muhabbetin aşkıyla ilme ve harekete dönüşmüş. Gençlerle ilgileniyor, kurduğu Tek Tay Kitabevi’nde sohbetler, okumalar, kitap tahlilleri yapıyor, kitabevinin ortamını bunun için uygun hale getiriyor. İslam adına ve kültür adına gayret ediyor. Evimiz bir mektep, bir yemekhane, bir yatakhane gibi İslam için gayret eden tüm insanlara açıkmış. Babamın sofrasında Bosna’ya giden mücahit de, üniversiteye yeni gelen talebe de, başörtüsünden dolayı dersten, okuldan atılan kız öğrenciler de, kitabı seven sosyal demokratlar da, İstanbul’dan taşraya merkezin havasını taşıyan tiyatro sanatçısı, ezgi sanatçısı herkes yemek yemiş, hasbihal etmiş.
Biz evlatları olarak babamı vefatından sonra hakkında yazılan ve söylenenlerden tanıdık. Mütevazi bir tavır sergileyerek bize yaptıklarını ve tanıdıklarını anlatmazdı. Evlatlar ve babaları arasında hep bir resmiyet vardır. Biz üç kardeşin yetişmesinde babamın söylediklerinden çok yaptıkları etkili olmuştur. Geceyi delen Kur’an-ı Kerim sesi ile uyandığımız çok olmuştur. Memlekete giderken kim olduğunu bilmediğimiz ama babamın değer verdiği insanlara uğrar onlarla hasbihal ederdik. Eskişehir’de Atasoy Müftüoğlu Hocaya uğradığımızda “sizi bir amca ile tanıştıracağım ve onu çok seveceksiniz” diyordu. 10- 15’li yaşlarımıza bu ziyaretler bir nakış oldu.
Babam maddi anlamda varlıklı bir insan değildi. İşlerinin iyi olduğu dönem de olmuştu ama kitap sevdası ona sadece oturduğumuz evi hediye etti. Çoğu zaman sahibi olduğu yayınevine öğretmen olarak aldığı maaşını koyar yayınevinin giderlerini bu şekilde karşılamaya çalışırdı. Sonradan öğrendiğim ama beni çok güldüren şu sözünü hatırlıyorum “Edebiyat karın doyurmaz, çay içirir.”
Babam her zaman toprağa tohum ekenlerden oldu, gayreti bu yöndeydi. Bazen bir eylemde, bazen bir iftarda, bazen çocuklarla camide, bazen sokak programlarında her yaştan insanla sohbet eder derdini anlatmaya çalışırdı. Küçük çocuklara görevler verir, onların vazife sahibi olmasını, sorumluluk sahibi olmasını isterdi. Bazen sokağa, babamla birlikte girdiğimde 6-7 yaşlarındaki çocukların dahi babama “Mahmut Hoca” diye seslenip yanına geldiklerini hatırlıyorum.
Müdür olarak görev yaptığı İmam Hatip okulunda da aynı gayretle çalışmaya devam etti. Pazar günleri dahil sabah namazdan sonra gider okulun eksiklerini tamamlamak için çalışırdı. Ektiği tohumlar İnşallah kendisine şahitlik eder.
Yağmurlu bir cuma günü, camii kürsüsünde vaaz ederken kalp krizi sonucu babam Mahmut Balcı’yı kaybettik. Geriye bize miras olarak sadece şu örnekliği bıraktı: “Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla gayret edin. İnsanı ancak dava kurtarır.” Mekanın cennet olsun; Mahmut abi…
ASIM GÜLTEKİN
Yazar
Tohum Sayı 163 / Bahar 2019