İslam dini, ne sadece dünya nizamı ne de yalnız ahiret düzenidir. O, dünya ve ahiret nizamına ideal ahenk manzumesidir. Her prensip ve hükmünde, dünya ve ahiret hayatı beraberce düzenlenmiş, biri diğerini ihlal etmiştir.
İşlediğimiz müspet ve menfi fiillerin, İslam’da kimlere ait haklar olarak telâkki edildiği konusu, yukardaki kaidelerin en güzel tatbik konusudur.
İnsanların yaptıkları veya yapmaları gereken fiiller-hakların mercii bakımından dört kısma ayrılır.
I- Allah hakkı telâkki edilen fiil ve neticeler.
Bunlar, klasik hukuk nazariyatına dair eserler sekiz kısımda toplanmıştır. Tek tek izahına geçmeden, Allah hakkı tabirinden kastedilen mana üzerinde durmak lazımdır.
Hak kelimesi ve onun mefhumunda ya ihtiyaç veya ulviyet “yücelik” manası gibidir. Yani hak ehli olduğu merciin ya ona ihtiyacından ya da liyakatından doğmuştur. Yetim hakkı, kul hakkı birincisine, büyüklere saygı hakkı ikincisine örnektir.
Allah hakkında, ikinci mana bütün kemaliyle mevcuttur ve birinci manaya hiç yer yoktur. (İbadetler de işte bu bakımdan, Allah hakkıdır. O, onlara muhtaç olduğundan değil, bütün manasıyla layık olduğundan). Ayrıca İslam’da, muayyen bir ferdin fayda ve zararıyla ilgili olmayıp, amme menfaat veya zararıyla alakalı bulunan fiillerin bir neticeleri de Apah hakkı, telakki edilmiştir. Bununla onun namına talep edilir ve bir kimsenin affı veya vazgeçmesiyle düzelmez. Bu çeşit haklar:
1- Sırf İbadetler: İman, namaz, oruç, zekat, hac, umre, cihad gibi. Bu fiillerle Allah’a ta’zim ve kulluk ve şükran ifade edilmektedir.
İbadet olmakla beraber – başkaları namına verilme mecburiyeti dolayısıyla – külfet ve angarya manası taşıyan fiiler. Misâli sadaka-i fıtır.
3- İbadet manasına ikinci mana galip olan fiiller, arazi mahsulat vergisi öşür gibi.
Öşürde ibadet manası şuradan gelmektedir: Öşürden hasıl olan gelir, istenildiği gibi ve istenilen yere sarf edilemez. Onun sarf yerlerini Allah tâyin etmiştir.
4- Hem ceza hemde külfet angarya, başka biri veya bir şey dolayısıyla mükellefiyet manası taşıyanlar.
Haraç: Toprak yüzünden alınmış (külfet), bir zillet ve mağlubiyet sembolü olarak müslüman olmayanlardan alınması ise (ceza) manalarını, meydana getirir.
5- Kullarının mükellefiyetine ve vermelerine bağlı olmadan kendi kendine var olan haklar: Bunlar harp ganimetleriyle, madenler ve yer altından çıkarılan hazinelerden alınan beşte bir hissedir. Aslında bunların hepsi Allah hakkıdır. Yani bunlar üzerinde kimsenin mülkiyet hakkı yoktur. Fakat Allah bunların beşte dördünü bulana veya (ganimette) harbe iştirak edenlere bırakıyor. Geri kalanı O’nun emrettiği yerlere sarf ediliyor.
6- Bazı fiillerin meydana getirdiği ve gerekli kıldığı tam cezalar. Zina, hırsızlık, içki cezaları (had) gibi.
7- Bazı fiillerin gerektirdiği eksik cezalar. Katilin, öldürdüğü kimsenin varisi ise mirasından mahrum kalması gibi. Ceza eksiktir çünkü, katilin şahsi malına, veya bedenine bir zarar gelmemektedir Allah hakkıdır, çünkü bu ceza, maktulün şahsi menfaatiyle ilgili değil, amme menfaatiyle alakalıdır.
8- Hem ibadet hem de ceaz manası taşıyanlar:
Keffaretler gibi. Bunlar, oruç, sadaka, köleleri hürriyetlerine kavuşturma gibi ibadet cinsinden olan fiil ve davranışlarla yerimi getirilirler.
ll – Sırf kul balda telakki edilen fiil ve neticeler. İrade beyanlarıyla meydana getirilen bütün akitler ve ödemeler gibi.
III- Daha çok Allah hakkı biraz da kul hakkı manası taşıyanlar:
Bunun misali kariftir. Karif iffetle ilgili iftiradır. Bu iftira, aile hayatını, aile hayatı ise cemiyet hayatını tehlikeye koyuyor. Bunun önlenmesi ve suçlunun cezalandırılması, dolayısıyla amme menfaatiyle sıkı sıkıya ilgili bulunuyor. Bu cezadan, namus ve iffetini kurtaran şahıs da faydalanıyor.
Burada Allah hakkı oluşunun iki özelliği önemlidir:
A- Bu sebeple, iftiraya uğrayan affetse bile ceza düşmez.
B- Cezayı iftiraya uğrayan bizzat veremez. Çünkü, Allah haklarında ceza verme ve tatbik devlet reisine ve onun memur kıldığı kimselere aittir.
IV- Daha çok kul hakkı ve biraz da Allah hakkı manası taşıyanlar:
Bunda kul hakkı galip olduğu için bunun tesiri de görülmektedir. Mesela; kısas böyle bir haktır. Binaenaleyh, maktulün velisi kısastan vazgeçebilir. Bu takdir de katil tamamen cezasız bırakılmaz çünkü Allah hakkı da vardır. Uygun görülen başka bir ceza verilir.
Görülüyor ki, İslam’da bütün beşeri faaliyetlerin meydana getirdiği müspet veya menfi neticeler, hak yönünden, dünya ve ahiret planında son derece sağlam ve derin temellere dayanmaktadır. Şunu da unutmamak gerekir ki, sırf kul hakkı sayılan mükellefiyetler yerine getirilmediği takdirde, bunlardan dolayı da Müslüman Allah’a karşı sorumludur. Ancak bunlar birinci derecede ve önce kul tarafından ve onun namına talep edilir ve dilerse kul iradesiyle ıskat edilebilirler.