NURİYE ÇAKMAK ÇELİK
On yıllardır iş dünyasında üst düzey yöneticilik yapan ve bunun yanında ekonomi alanında akademik çalışmalarını da titizlikle sürdüren Prof. Dr. Ömer Bolat ile pandemi sürecinin ekonomik etkileri üzerine enine boyuna söyleştik. Salgının ekonomik etkilerinin yıkıcılığına dikkat çeken Bolat, kriz açısından en kötüsünün geride kaldığını, bu sıkıntılı sürecin yeni uyanışlara ve dönüşümlere kapı aralayacağını da vurguladı.
Eşi benzeri görülmemiş bir ekososyal krizle karşı karşıyayız. Dünya bu krizden her açıdan etkilendi. En öne çıkan başlıklardan biri de ekonomi oldu. Bir iş insanı olarak, bu boyutta bir krizin iş dünyasındaki karşılığı nedir size göre?
Koronavirüs salgını ile ilgili olarak benim yaptığım tasvir şu; dünyaya bir meteor çarptı ve bu meteor dünyayı durma noktasına getirdi. Şu anda dünya liderleri, hükümetleri, tekrar hareket edebilme ve eski hıza ulaşabilme konusunda çok zorlanıyorlar. 2020’nin başından bugüne kadar olan sürecin tasviri budur. Ekonomik anlamda bakıldığında, 1929-1934 yılları arasındaki ‘Büyük Dünya Buhranı’ndan ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki yıkımdan sonra dünyadaki en şiddetli kriz Covid-19 salgınının yol açtığı bu ekonomik kriz oldu. Nitekim IMF, Dünya Bankası ve OECD tahminleri sürekli güncelleniyor, haziran ayı tahminlerine göre: IMF, dünya ekonomisinin yüzde 4,9, Dünya Bankası yüzde 5,2, OECD ise yüzde 6 küçüleceğini öngörüyor. Bu boyutta bir küçülme İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemişti.
Bulunduğumuz noktada kriz sona ermiş ve önümüzü görmüş durumda değiliz. En iyi ve en kötü senaryoya göre ne durumdayız sizce?
Ümidim ve tahminim şudur ki, “en kötüsü geride kaldı”. Hem salgın açısından hem de olumsuz ekonomik etkileri açısından krizin dibi göründü diye ümit ediyorum. Salgın patlak verdiğinde bütün ülkeler hazırlıksız yakalandı ve sağlık açısından çok ciddi bir yetersizlikle, kapasite sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Enfekte olan hastalar açısından bir tıbbi yetersizlik ve bir sağlık krizi yaşandı. İkinci olarak da, salgının bulaşma riski açısından dünya ülkelerinde toplumlarda çok ciddi bir ölüm korkusu, kaygı ve endişe yaşandı. Buna çözüm olarak hayatın, hareketin durdurulması gerekiyordu. Dünya tarihinde, geçmişte her salgın döneminde yapılan uygulama böyle olmuştur. Hayat durunca, hareket durunca, ekonomi de durdu.
- SALGIN DÜNYA TARIHININ EN ŞIDDETLI KRIZLERINDEN BIRINE YOL AÇTI
Türkiye ve dünya kıyaslaması yapmamız gerekirse durum nasıl?
Salgın, 15 Mart’tan 1 Haziran’a kadar yaklaşık 2,5 ay boyunca hemen hemen bütün dünya ülkelerini ekonomik açıdan çok ağır etkiledi.
Bu olumsuz etkiler: 1- Üretim kaybı 2- Gelir kaybı 3- İstihdam kaybı şeklinde gerçekleşti. Çok ciddi bir sosyal krizi de beraberinde getirdi. Rakamla ifade etmem gerekirse; Avrupa’nın en büyük 5 ülkesinde 50 milyon kişi kısa çalışma ödeneği pozisyonuna geçmek zorunda kaldı. Aslında fiilen işsiz oldular, ama ücretleri devlet tarafından kısmen ödendi. Türkiye’mizde de bu süreç yaklaşık 3,5 milyon kişi için uygulandı. ABD’de 41 milyon kişi işsizlik yardımı başvurusunda bulundu. Daha dramatik olanı, Hindistan’da 140 milyon kişi iki ayda işsiz kaldı.