Tohum
  • Tohum Dergisi
  • Günün Yazısı
  • Yazarlar
  • Eski Sayılar
Subscribe
Tohum
Tohum
  • Anasayfa
  • Eski Sayılar
  • Kategoriler
    • Tohum Dergisi
    • Yazarlar
    • Eski Sayılar
    • Günün Yazısı
  • KÜNYE
  • Günün Yazısı

DİNDARLIKLA AHLAK ARASINDAKİ İLİŞKİYİ MASAYA YATIRMALIYIZ

  • 15 Nisan 2021
  • TOHUM

PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ

El faridat-ul gaibe diye bir kavram vardır. Kaybolan farzımız. Acizane kanaatim odur ki, ümmetin bugün kaybolan en büyük farzı tefekkürdür, düşünmektir. Ve Kur’an-ı Kerim’i okurken cevap vermekte en çok zorlandığımız soru ‘Akletmez misiniz’, ‘fikretmez misiniz’, ‘tedebbür etmez misiniz’ ayetleridir. Basiret kavramı sadece ilmin, fikrin ve düşüncenin ahlak hayatına, takvaya dönüşmesinden sonra kalpte oluşan bir nur ve bütün o nuru da merkeze alarak eşyaya ve hadiseler, insana, varlığa ve kainata bakma ve okuma gücüne sahip olmasıdır. Ben bilhassa içinden geçtiğimiz süreçlerde iki hususa işaret etmek istiyorum. Birisi dijital dünyada din tartışmaları İslam davetinin önünde bir engele dönüştü. Görsel idrakin egemenliğini bir tarafa koyalım onu unutmayalım. Ancak dijitalleşmeyle birlikte bu dijital mecraları biz hocalar, ilahiyatçılar, vaizler ve önüne gelen din konusunda alim, cahil herkes aynı zamanda dinin anlatıldığı bir mecraya dönüştürdü. Ve bu mecrada anlamsız, gayesiz, faydasız din tartışmalarına şahit olduk. Bunlar Necdet Subaşı hocanın adlandırması ile bir din yorgunluğuna yol açtı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Önder Vakfı ve İmam Hatip camiası olarak imam hatip neslimizi bu anlamsız din tartışmalarından korumalıyız. Onları bu anlamsız ve gayesiz din tartışmalarının tarafları haline getirmemeliyiz. Aynı sınıfta 10 çocuğu bir hocanın tartışmaların bir tarafı, 10 çocuğu da bir başka hocanı tartışmasının bir tarafı haline asla getirmemeliyiz. Hocaların birbirlerine saldırdığı, birbirlerini suçladığı, birbirlerini tekfir ettiği o kötülük alanından imam hatip neslimizi korumalıyız. Bütün imam hatip öğretmenlerimizin bu konuda büyük bir hassasiyet sahibi olması gerekiyor. Çocuklarımız bu din tartışmalarının gölgesinde dinin güzelliğini, rahmetini, basiretini, ferasetini, sekinetini kaybederler diye endişe ediyorum.

İkinci bir husus özellikle bütün dini yapılar ilahiyat camiası, diyanet camiası, imam hatip camiası sorumluluklarımızı tepeden tırnağa gözden geçirerek, fert olarak benim, mensup olduğum topluluk olarak bizim hangi tutum ve davranışlarımızın zaman zaman yanlışlıklara yol açtığını gözden geçirmeliyiz. Amasız fakatsız bir dürüstlükle, şeksiz şüphesiz bir samimiyetle bazı soruların cevabını vermeliyiz. Ta ki gergef gergef örülen, ilmek ilmek dokunan bu nesil bundan zarar görmesin. Ben yakın geçmişte yaşadığımız bir acı tecrübeden hareketle yine basiret ve feraset üzerinden bir hususu ifade ediyorum. İçimizden bazı çürük elmaların çıkması mensup oldukları camiaları bağlamaz şeklindeki savunmalar artık inandırıcılığını kaybetmiştir. Hiçbir yapıyı temize de çıkarmaz. Bu tür savunma edebiyatı geliştirmek yerine böyle yerlerden niçin çok sayıda çürük elmalar çıkıyor sorularını bizim sormamız ve bunların cevabını vermemiz gerekiyor. Başkalarının bize ahlak dersi vermesine izin vermemeliyiz. İçimizdeki bir çürük elmadan dolayı başkalarının bizim neslimizin tamamını itham altında bırakmasına müsaade etmememiz gerekiyor. Kol kırılır yen içinde kalır düşüncesiyle hareket etmek, işlenen suçu ört bas etmek yahut küçümsemek problemin yaygınlaşmasından ve daha başka nicelerinin de mağdurlar kervanına katılmasından başka bir gayeye hizmet etmez. Tam da basiret ve feraseti konuştuğumuz bir zaman diliminde bunları hatırlamak zorundayız. Özellikle ülkemizde ve İslam dünyasında bir kutuplaşma var. Bu kutuplaşmanın en kötü veçhelerinden bir tanesi herhangi bir topluluk içerisinde, herhangi bir insan bir yanlışlığa ve kötülüğe düştüğü zaman karşı tarafın tamamen genelleme yaparak ‘işte siz busunuz’ diyerek saldırıya geçmesi. Hele hele dini mübini İslam’ın gayri ahlaki davranışların kaynağı olarak gösterilmesi aslında bütün insanlığa yapılabilecek en büyük kötülüktür. Hasseten, din ile dindarlıklar arasındaki mesafeleri çalışmamız gerekiyor. Çünkü her dindarlık dinin kendisi değildir. İkincisi, her dindarlıkla ahlak arasındaki ilişkiyi masaya yatırmamız gerekiyor. Dindarlık ahlaktır. Ahlak ibadetin gayesidir. Bunun üzerinde çokça durmamız gerekiyor.

TOHUM

Previous Article
  • Günün Yazısı

İNSANLIK BIR İDRAK ÖLÜMÜYLE KARŞI KARŞIYA

  • 15 Nisan 2021
  • TOHUM
View Post
Next Article
  • Günün Yazısı

NEYİ KAYBETTİĞİMİZİN VE NEREDE BULACAĞIMIZIN FARKINDAYIZ

  • 15 Nisan 2021
  • TOHUM
View Post
Kategoriler
  • Eski Sayılar (16)
  • Günün Yazısı (215)
  • Nostalji Tohum (19)
  • Tohum Dergisi (171)
  • Yazarlar (3)
Facebook
Navigation
  • Tohum Dergisi
  • Günün Yazısı
  • Yazarlar
  • Eski Sayılar
Arşivler
  • Temmuz 2021 (5)
  • Nisan 2021 (43)
  • Haziran 2020 (1)
  • Mayıs 2020 (1)
  • Nisan 2020 (7)
  • Mart 2020 (1)
  • Temmuz 2019 (7)
  • Haziran 2019 (11)
  • Şubat 2019 (16)
  • Ocak 2019 (19)
  • Aralık 2018 (9)
  • Kasım 2018 (2)
  • Ekim 2018 (4)
  • Nisan 2018 (9)
  • Mart 2018 (11)
  • Şubat 2018 (1)
  • Aralık 2017 (5)
  • Kasım 2017 (9)
  • Ekim 2017 (2)
  • Temmuz 2017 (4)
  • Haziran 2017 (12)
  • Mayıs 2017 (13)
  • Nisan 2017 (4)
  • Mart 2017 (20)
  • Şubat 2017 (2)
  • Ocak 2017 (9)
  • Aralık 2016 (6)
  • Kasım 2016 (8)
  • Ekim 2016 (2)
Tohum
  • Tohum Dergisi
  • Günün Yazısı
  • Yazarlar
  • Eski Sayılar
Tohum Dergisi

Input your search keywords and press Enter.